Arşivler

Arakan’da zulüm var!

 

 

  Ey Müslüman Kardeşlerim..
Allah Rasulu s.a.v; müslümanın müslüman kardeşi için “et ve tırnak gibidir” sözüne riayeten, bu zulüm gören kardeşlerimize yardım edelim..
Allah’a ve Peygamberine itaat edip salih amel işleyene ne mutlu!
Yaşasın kafirler, zalimler için CEHENNEM!

 

acıyla

Şimdi bir de ortalık siyasi çakışmaya mı döndü?
EVET-HAYIR deseniz de ŞEHİTLERİN üzerinden prim yaptınız!

Eğer gerçekten yansaydı sadrlarımız(bağrımız) o maden altındaki kardeşlerimize daha çabuk ulaşılır hala orada bulunanlara ise anında yardım uzatılabilirdi.

Siyasi bir işbirliğe girdiniz.

Evet deseniz de

Hayır deseniz de.

DUA lazımdı. Fotoğraf karesine geçen sözde, şehitlerimizi düşünen insancıklar olarak!

Ve ülkenin liderlerini savundunuz, asıl savunulması gereken şehitlerimizi unutarak..

sağ yada sol.

fark etmiyor!

Şimdi hepimiz aynı primin örgütleriyiz. Aynı vebal aynı günah ardındayız.

Evet deseniz de

Hayır deseniz de.

İyice oynayalım bu dünyada, ahirette ne topumuzu sektirecek saha var ne sözümü dinleyecek tribün…

ALKIŞLARLA ..

Sevde YARDIMCI

2012 in review / 2012 SevCe

WordPress.com istatistik yardımcı maymunları bu blog için bir 2012 yıllık raporu hazırladılar.

İşte bir alıntı:

2012 Cannes Film Festivaline 4.329 film gönderildi. Bu blog, 2012 içinde yaklaşık 45.000 kez görüntülenmiş. Eğer her görüntülenen bir film olsaydı, bu blog 10 Film Festivaline ev sahipliği yapardı

Raporun tamamını görmek için buraya tıklayın.

BU UNUTULUR MU?

(Unuttuk Maalesef…)

********

Birinci Dünya Savaşı’nda

İngilizlere,

150 bin askerimiz esir düştü.

Bu askerlerden bir kısmı da Mısır’ın

İskenderiye şehri yakınlarında bulunan Seydibeşir Usare Kampı’na

Hapsedildi.

********

Kampın tam adı,

‘Seydibeşir Kuveysna Osmani Useray-I Harbiye Kampı’ idi.

Bu kampta,

1918’de

Filistin Cephesinde esir düşen 16. Tümen’in 48. Alayı’na bağlı

Osmanlı Askerleri

Tutuluyordu.

********

12 Haziran 1920’ye kadar

Iki yıl boyunca

Her türlü işkence, eziyet, ağır hakaretler ve aşağılamaya maruz kaldılar.

********

İnsanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi…

********

Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların

Yalan yanlış çevirileri ve

kışkırtmaları nedeniyle,

kampların İngiliz komutanları,

azılı Türk Düşmanı haline

gelmişlerdi.

********

Savaş bitmişti.

Ancak,

Kamptaki ağır koşullar nedeniyle

ölenler dışındaki askerleri

Teslim etmek,

İngilizlerin işine

Gelmiyordu.

Çünkü,

olası yeni bir savaşta,

Bu askerlerin

Yeniden karşılarına çıkabilecekleri, Ermeniler tarafından,

İngilizlerin beyinlerine işlenmişti.

********

Çözüm

Toplu katliamdı…

Askerlerimiz,

Mikrop kırma bahanesiyle,

süngü zoruyla

Dezenfekte havuzlarına sokuldu.

Ancak;

Suya normalin çok üzerinde

‘krizol’ maddesi

katılmıştı..

Mehmetçik,

Suya daha ayağını soktuğunda,

aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyordu.

Ancak,

İngiliz Askerleri,

dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı.

Mehmetçikler,

Bellerine kadar gelen suya başlarını sokmak istemediler.

Ancak,

Bu kez İngilizler havaya

(başlarının üzerine)

ateş etmeye başladı.

Askerlerimiz,

ölmemek için,

çömelerek başlarını suya soktular.

Ancak,

başını Sudan kaldıran artık göremiyordu.

Çünkü gözleri yanmıştı…

********

Dışarı çıkanların halini gören

sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi

Ve 15 000 (15 bin) askerimiz

kör oldu.

Bu vahşet,

25 Mayıs 1921 tarihinde

TBMM.’ de görüşüldü.

Milletvekilleri Faik ve Şeref Beyler

Bir önerge vererek,

Mısır’da esirlerin

Krizol banyosuna sokularak,

15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini,

Bunun faili olan

İngiliz doktor,

Garnizon Komutanı ve

Askerlerin

cezalandırılması için,

TBMM’ nin teşebbüse geçmesini istediler.

********

Ancak,

Yeni kurulan devletin bin türlü derdi vardı.

Ağır sorunlarla uğraşan TBMM’ de

Bu hesap sorma işi

Unutuldu gitti.

Ama onlar

Unutmuyorlar…

Kendi ihanetlerini bile

soykırım ambalajına sarıp,

dünya kamuoyuna

Sunuyorlar.

********

ERMENİLİLER SOYKIRIM YAPILDI DİYE DÜNYAYI AYAĞA KALDIRIYOR.

BİZİM

TARİHİMİZDEN HABERİMİZ YOK.!!!

27 temmuz cuma sabah namazını müteakiben

 

Eskişehir de zalimlere karşı karşı sesini yükseltiyor. Bütün dünya bilsin ki Arakanlı Müslümanlar yalnız değil…

DİKKAT : 27 TEMMUZ CUMA SAAT 04:30 DA SABAH NAMAZINDA REŞADİYE CAMİMİZDE VE AVLUSUNDA ARAKANLI KARDEŞLERİMİZ İÇİN DUA VARDIR KATILALIM VE DUYURALIM İNŞAALLAH (ESKİŞEHİR )

BU GECE REGAİB KANDİLİ ! 24-05-2012

Akşam ezanı ile Regaib gecemiz başlayacaktır!
… Geceniz mübarek olsun…

Rasulullah sav. buyuruyorlar:
“Şu beş gecede yapılan duâ geri çevrilmez.
1-Regaib gecesi
2-Şabanın 15. gecesi
3-Cuma gecesi
4-Ramazan bayramı gecesi
5-Kurban bayramı gecesi.” [İbn-i Asâkir]

“Receb’in ilk cuma gecesini ihya edene, Allah c.c, kabir azabı yapmaz. Duâlarını kabul eder. Yalnız, 7 kimsenin duasını kabul etmez: Faizci, Müslümanları aşağı gören, ana babasına eziyet eden, Müslüman olan ve dinin emirlerine uyan kocasını dinlemeyen kadın, çalgıcı, livata ve zina eden, beş vakit namazı kılmayan.”
[Bu günahlardan vazgeçmedikçe, duaları kabul olmaz.] [Saadet-i Ebediyye]

Bugün : 3 Receb Perşembe 1433

islamiyet

Nevin teyzem.

Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullah;

Dün öğlen saat 13:00’da komşumuz Nevin Teyzemiz Hakkın Rahmetine kavuştu. İnşaAllah kabir hayatı ahiret hayatı hesap hayatı cennet ahalisine yakışır şekilde olur. Ve inşaAllah Efendimiz asmın sancağı altında gölgelenenlerden olur.

Eğer okumak isterseniz 3 ihlas bir fatiha “Allah rızası için” inşaAllah ruhuna hediye edelim.

3 ihlası okuyan bir kere hatim etmiş gibi sevap kazanır fatiha suresi de birçok hikmetlere vesiledir zaten.

Sadece söylemek istedim.

Hayırlı günler.

Sevde YARDIMCI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ BAŞBAKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN Attığı adımları atanların hepsi ö l d ü r ü l d ü : YİĞİT BULUT

Menderes’in suçlarından birisi 

Merhum Adnan Menderes’in önemli suçlarından birisini hatırlayalım.

Merhum, 1952 yılında NATO toplantısı için Fransa’ya gider.

Bir ara Paris büyükelçisini yanına çağırarak;

– “Osmanoğulları ailesinin Paris’te yaşıyor olması gerek. Bunlar ne yer, ne içer, ne ile geçinir?” diye sorar.

Büyükelçinin hanedan hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığını gören Menderes, büyük bir hayıflanma içerisinde;

– “Sana 24 saat mühlet! Ya Osmanlı ailesinin adresi ile ya da istifanla gelirsin” der. Bir müddet sonra büyükelçi adresle gelir.

Hanedanın ziyaretine giden Menderes, gördükleri karşısında çılgına döner.

Devlet-i Aliye’nin ulu Hakanı Sultan Abdülhamid Han’ın 80 yaşındaki hanımı Şefika Sultan, 60 yaşındaki kızı Ayşe Sultan ve diğer Osmanlı hanımları, Paris yakınlarında bir bulaşıkhanede Fransızların bulaşıklarını yıkamaktadırlar.

Menderes gözyaşlarını tutamaz. Şefika Sultan’ın ellerine sarılır ve;

– “Anne ne olur affet bizi, geç geldik” der. Ayşe sultan sürgünden otuz yıl sonra gördüğü bu vatan evladına;

– “Sen kimsin”? diye sorar. Menderes de;

– “Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanıyım” der.

– “Ben başbakanım” sözünü duyan koca sultan sevinçten öyle bir çığlık atar ki kalbi duracak gibi olur, bayılır.

Menderes Türkiye’ye döner dönmez doğruca Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a çıkar.

– “Osmanlı hanımlarını bulaşık yıkarken gördüm. Onların Türkiye’ye dönmeleri için af kanunu çıkaracağım” der. Celal Bayar da;

– “Adnan Bey sus! Sakın bu konuyu bir daha başka yerde açma, malum gazeteler tahrikiyle silahlı kuvvetlerin içindeki cunta Türkiye’de ihtilal yapar” der.

Menderes cebinden çıkardığı bir mektubu masanın üzerine bırakarak dışarı çıkar.

Mektupta şunlar yazılıdır:

– “Analarının ve babalarının Fransa da hizmetçilik yaptığı bir ülkenin başbakanı olmaktan utanç duyuyorum, istifamın kabulünü arz ederim. Adnan Menderes.”

Menderes’in istifadan vazgeçmesi için epeyce uğraşılır ve hanedan hanımlarının yurda dönmelerine izin verilmesi şartıyla Menderes istifadan vazgeçer.

Dönüş:

İstanbul’a dönenler arasında Sultan II. Abdülhamid’in hanımı ve kızı da vardır.

Bir sabah erken saatte Teşvikiye’deki evlerinin kapısı çalınır. Kapıyı Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan açar. Gelen kişi Menderes’tir.

– “Şayet kabul buyururlarsa Valide Sultan’ı görmek isterim” der.

Başında tülbent elinde tespihiyle Menderes’i karşılayan Şefika Sultan;

– “Berhudar olasın evlâdım, hoş geldiniz…” der. Başbakan da;

– “Teşekkür ederim Valide hazretleri; hoş bulduk…” demesinden sonra Şefika Sultan;

– “Beyefendi, niçin önceden haberimiz olmadı? Böyle, hazırlıksız ve gâfil avlandık” der. Menderes de;

– “Zararı yok efendim. Bendeniz elinizi öperek hayır duanızı almak ve bir ihtiyacınız olup olmadığını öğrenmek için geldim” der.

Ayrılırken daha sonraları Yassıada da onun da hesabının sorulduğu şişkince bir zarf bırakır. İşte Menderes’in amansız suçlarından birisi budur

(hüseyin öztürk habervaktim.com)